19 Ağustos 2003’te Bağdat’taki Birleşmiş Milletler (BM) Merkezi’nin bombalanması sonucu 22 BM çalışanı hayatını kaybetmiştir. Bu acı günden sonra BM Genel Kurulu kararı ile 19 Ağustos her yıl Dünya İnsani Yardım Günü olarak anılmaktadır. IDEMA’dan Sağlam KOBİ proje koordinatörü Rüya Kaya ve araştırmacı Emircan Kürküt insani yardımın tarihsel gelişimini, önemli aktörlerini ve gelecekte insani yardım projeksiyonlarını içeren ‘Geçmişten Günümüze İnsani Yardıma Kısa Bir Bakış’ değerlendirmesini idemahaber okurları için yazdı.
İnsanlık, tarihsel süreç içerisinde deprem, tsunami, sel ve tayfun gibi farklı doğal afetler ile çatışmalar, iç savaşlar, yapısal yangınlar ve savaşlar gibi insan kaynaklı afetlere maruz kalmıştır. Afetlerden kaynaklı olarak insanlar ya bir yerden başka bir yere göç etmişler ya da temel insani koşullara sahip olmayan -afetten etkilenen- bölgelerde yaşamaya devam etmek durumunda kalmışlardır. Bir başka ifadeyle, insani yardım çalışmalarının ortaya çıkışı insanların afetlerden olumsuz etkilenmeleri ile doğrudan ilişkilidir. İnsani yardım temel olarak afetler karşısında zor durumda kalan bireylerin insani standartlarda yaşamalarına yönelik olarak yapılan yardımları içermektedir.
İnsani yardım temel olarak kalkınma yardımı, afet yardımları, risk azaltma, sağlık yardımları, sosyal yardımlar, insan hakları, gıda güvenliği, iletişim ve medya alanları gibi farklı noktalara tamamen ya da kısmen odaklanmaktadır.(1) Günümüzde insani yardım alanında sivil toplum kuruluşları, şirketler, ulusal ve uluslararası organizasyonlar ve hükümetler aktif olarak çalışmalar yürütmektedir.
İnsani yardım literatüründe adından sıkça söz edilen akademisyen Michael Barnett insani yardım alanını farklı evrelere ayırmaktadır. Barnett, 1800’lerden 2. Dünya Savaşı arasındaki dönemde yürütülen insani yardım çalışmalarını Emperyalist Hümanizm (Imperial Humanitarianism) olarak kavramsallaştırmaktadır. Barnett’e göre Emperyalist Hümanizm ülkelerin politik ve kültürel özelliklerini insani yardım çalışmaları vasıtasıyla aktarmasını içermektedir. 2. Dünya Savaşı ile Soğuk Savaş’ın bitişine kadar olan dönemi Neo-humanitariyanizm (Neo-Humanitarianism) olarak tanımlayan Barnett’e göre bu dönemdeki insani yardım çalışmaları dekolonizasyon sürecindeki kalkınma odağında yürütülmektedir. Barnett, günümüzdeki insani yardım çalışmalarını da kapsayan, Soğuk Savaş sonrası dönemi ise Liberal Humanitaryanizm (Liberal Humanitarian) olarak adlandırmaktadır. Liberal Humanitaryanizm, küreselleşmenin etkisinin her alanda hissedildiği dönemde liberal barışı tesis etmeyi hedefleyen bir anlayış çerçevesindeki faaliyetlerini içermektedir.(2)
196 ülkeden temsilcisi bulunan ve insani yardım çalışmalarını sistematikleştiren Birleşmiş Milletler, bu alanda faaliyet gösteren en önemli uluslararası organizasyonlardan biridir. 1945 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın akabinde kurulan BM’nin temel amacı ülkeler arasında barış tesis etmek, ekonomik ve sosyal ilişkiler sağlamaya yönelik politikalar geliştirmektedir.(3) İnsani yardım alanında çalışmalar yürüten BM, İkinci Dünya Savaşı’ndan etkilenen ülkelere yaptığı yardımlarla ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınmasına destek sağlamıştır.(4) Soğuk Savaş’ın sona ermesinin hemen ardından kurum yapısında BM Acil İşler Kurtarma Koordinatörü kurularak acil insani yardımlar alanında koordinasyon sağlamaya başlamıştır. BM yapısında yer alan Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Kalkınma Programı (UNDP), Dünya Gıda Programı (WFP) ve Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) insani yardım alanının farklı çevrelerinde aktif bir şekilde faaliyet göstermektedir.
BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Mark Lowcock’un 2018 yılı sonunda 2019 yılı insani yardım çalışmaları için yaptığı projeksiyona göre dünya üzerinde 132 milyon kişi barınma, gıda güvenliği, sağlık ve eğitim hizmeti gibi farklı insani yardım alanlarına ihtiyaç duyacak. Bu çalışmalar için BM’nin 21.9 milyar dolarlık bir maddi yardıma gereksinimi olacağı belirtilmiştir.(5) İnsani yardım ihtiyacı 2019 yılında da oldukça yüksek bir seviyede olacaktır. Korunma da dahil olmak üzere, dünyada 2019 yılında 42 ülkeden 132 milyon bireyin insani yardıma ihtiyaç duyacağı öngörülmekte ve küresel insani yardım fonlarının 2019’da 22 Milyar dolara ulaşması beklenmektedir.
İngiltere merkezli Kalkınma İnisiyatifleri Örgütü’nün 2010 yılından bu yana her yıl hazırladığı Küresel İnsani Yardım Raporu göç ve insani yardım alanlarıyla ilgili olarak önemli veriler sunmakta, aynı zamanda hükümetlerin insani yardıma sunduğu katkıları ele almaktadır. 2011 yılında Suriye iç savaşından dolayı, bugün Türkiye 3.6 milyon geçici koruma altındaki Suriyeliye ev sahipliği yapmaktadır. Küresel İnsani Yardım Raporu 2018’e göre hükümetler düzeyinde en çok yardım yapan ülke 8.7 milyar dolar ile Türkiye’dir.(6) Sıralamada, Türkiye’yi Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve Birleşik Krallık takip etmektedir. Rapora göre dünyanın 134 ülkesinde 201 milyon kişinin uluslararası insani yardıma ihtiyaç duyduğuna vurgu yapılmıştır. Dünya üzerinde 65 milyondan fazla yerinden edilmiş kişi ve 244 milyondan fazla göçmen bulunmaktadır. En çok yardım ulaştırılan ülkeler sırasıyla Suriye ve Yemen olmuştur.
Genel olarak değerlendirildiğinde, dünya üzerinde giderek artan doğal ve insan kaynaklı afetler insanların zorunlu olarak afetten etkilenen bölgelerde yaşamalarına ya da farklı/komşu ülkelere göç etmelerine neden olmaktadır. Dünya Ekonomik Forumu’nda da konuşulan ve en önemli üç risk olan ekstrem hava koşulları, küresel ısınma ve doğal afetler insani yardımın en çok ihtiyaç duyulduğu alanlardır. Özellikle BM kuruluşlarının insani yardım alanında önemli çalışmalar yürütmesi ve hükümetler düzeyinde uygulanan insani yardım faaliyetleri doğal ve insan kaynaklı afetlerden etkilenen bireylerin temel/insani standartlarda hayatlarına devam etmelerine katkı sunmaktadır.