İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) Türkiye’de kültür sanat hayatına katılımın irdelendiği ‘Kültür Sanatta Katılımcı Yaklaşımlar’ başlıklı raporu Şubat 2017’de yayınlandı. Rapor, GfK’nın Haziran ve Eylül 2016 tarihlerinde gerçekleştirdiği omnibus anketinden çıkan veriler ve İPSOS’un 2016’da Türkiye çapında gerçekleştirdiği araştırma sonuçlarını içeren ‘Türkiye’yi Anlama Kılavuzu’ndan alınan bilgiler çerçevesinde şekillendi.
Rapor’un hedefleri
Rapor, Türkiye’de kültür-sanat alanına bütüncül bir bakış yönelterek alanın kullanıcılarını tanımaya çalışırken, izleyici ve katılımcı kavramlarını da açıklığa kavuşturmayı amaçlıyor. Öte yandan rapor, kültür-sanat hayatına katılanların motivasyonları kadar katıl(a)mama sebeplerini de bireysel ve çevresel, fiziksel ve maddi veya ulaşılabilirlik, güvenlik ve iletişimle ilişkili engelleri hesaba katarak anlamayı hedefliyor. Katılımcılığı, bu nispeten somut engellerin ötesinde kültürsanat kurumlarında eğitim ve işbirliklerinin yaygınlaştırılması, yerelleşme süreçlerinin hayata geçirilmesi, programlamada yenilikçi yaklaşımların benimsenmesi ve dijital teknolojilerin aktif biçimde kullanılması gibi konulara da değinerek tartışmanın yollarını arıyor.
Türkiye’nin %70’i hiçbir etkinliğe katılmıyor
Rapor’a göre Türkiye’de ayrıntılı ve düzenli şekilde toplanan resmi verilerin eksikliği kültür-sanat izleyicilerinin profili hakkında kesin sonuçlara varmayı engelliyor. Ancak GfK’nın anketinden çıkan veriler kültür-sanata katılımın kısıtlı olduğunu gösteriyor. Bu verilere göre Türkiye’de en yüksek kültür-sanata katılım oranı 18-24 yaş arasında ve eğitim seviyesi ile geliri yüksek olarak tanımlanan AB grubunda görülüyor. “Bilet satın alarak yılda bir veya daha çok kez etkinliğe katıldım,” diyenlerin oranı her iki ay ortalaması alındığında yaklaşık %20, bilet satın almaksızın ücretsiz bir etkinliğe katılanların oranı ise yine iki ay ortalaması alındığında %10 civarında. Hiçbir etkinliğe katılmadım diyenler ise yaklaşık %70 gibi bir oranla ezici çoğunluğu oluşturuyor.
GfK araştırması katılımın en çok eğitim seviyesi yüksek olan gruplarda yüksek olduğuna işaret ediyor. Bu anlamda kültürsanat izleyicisini tanımlarken katılımı teşvik edici bir unsur olduğu görülen “önceden bilgi sahibi olma”nın işlevi bir kez daha vurgulanmış oluyor.
‘Televizyon izlemek’ ilk sırada
İPSOS’un Türkiye’yi Anlama Kılavuzu’na göre ise toplumun %49’u hiç sinemaya gitmemiş; %39’u hiç kitap okumuyor; %66’sı konser, tiyatro ya da opera gibi herhangi bir etkinliğe katılmamış; %81’i hiçbir enstrüman çalmıyor; %57’si video, VCD, DVD ya da internet üzerinden film veya dizi izlemiyor; %47’si dergi okumuyor; %86’sı bir hobi kursuna hiç gitmemiş. %85 ile en sık yapılan etkinliğin televizyon izlemek olduğu görülüyor.
Öte yandan Türkiye’de 15-24 yaş grubundaki gençlerle yapılan boş zaman değerlendirme anketlerine (TÜİK 2014-2015) göre de gençlerin en sık gerçekleştirdiği faaliyetler arasında televizyon izlemek (%93,9) ve sosyal medyada zaman geçirmek (%56,4) yer alıyor.
Neden katılım sağlanmıyor?
Raporun sonuçlarına göre kişilerin kültürel hayata katılımının önündeki engeller arasında fiziksel engeller, ulaşım ve güvenliğe ilişkin engeller ile altyapısal ve iletişimle ilgili engellerin dışında, bireysel ve sosyoekonomik faktörler de sayılabiliyor. İlk gruptaki engellerin tespit edilmesi ve kaldırılması nispeten daha kolay. Kişisel önyargılar ve sosyal çevreden kaynaklanan engelleri kaldırmak ve öncelikleri değiştirmek için ise daha uzun vadeli ve kolektif çabalar gerekiyor.
Kültür-sanat harcamalarında yıldan yıla düşüş yaşanıyor
Bireylerin kültür-sanat etkinliklerine katılımlarının önünde maddi durumları veya kurumların bilet ve fiyatlandırma uygulamaları da engel olarak görülüyor. Özellikle ekonomik sorunların baş gösterdiği, zengin ve yoksul sınıflar arasındaki gelir farkının yüksek olduğu, işsizliğin arttığı toplumlarda kültür-sanata katılımın önünde duran yapısal engellerin aşılması uzun vadeli politikaları gerektirebiliyor.
Türkiye özelinde kültür-sanat harcamalarına bakıldığında özellikle son üç yıl içinde bir düşüş söz konusu. TÜİK’in her yıl açıkladığı hane halkı tüketim verileri kıyaslandığında, yıllar içinde hane halkı harcaması artarken, kültür-sanata ayrılan payın düşmekte olduğu görülüyor. Hane halkı kültürsanat tüketim harcamalarının oranı 2013’te %3,1’den 2014 yılında %3’e, 2015’te ise %2,9’a düşüyor. Genel harcamalar artarken kültür-sanata ayrılan payın düşmesi birçok faktörden kaynaklanabileceği gibi, ülkede yaşanan güvenlik sıkıntıları, kültür-sanatın var olmasını kolaylaştırıcı koşulların azalması buna sebep olarak gösterilebilir. İstanbul, bölgesel ölçekte en yüksek kültür-sanat harcaması oranına (%3,8) sahip il olarak öne çıkıyor.
Raporun tam metnine ulaşmak için tıklayınız.