Çeyrek asır öncesi ile günümüzü karşılaştırdığımızda gelişen ekonomilerin dünyadaki ticaret akışında daha büyük bir role sahip olduğunu düşünülebilir. Financial Times’da yayınlanan grafiklerde bu genişlemenin gelişen Asya ekonomilerindeki ihracatın artmasıyla doğru orantılı olduğunu görebilmekteyiz.
Aşağıdaki 1992 ve 2014 yıllarına ait bölgesel olarak ihracat hacimleri ve destinasyonları gösterilmektedir. “Developing Asia” olarak belirtilen “Gelişen Asya” bölgesinin 1992 yılından 2014 yılına yapmış olduğu ihracat rakamları arasındaki fark görülüyor. Aynı zamanda Gelişen Asya’nın Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesine (Middle East and North Africa) olan ihracatı artmış gözüküyor. Gelişen Asya’nın 25 yıllık süreç içerisinde ortaya koyduğu farkı ise Gelişmiş Asya ve Pasifik( Developed Asia and Pacific) bölgesine yaptığı ihracat ile gerçekleştirdiğini düşünmek mümkün. Gelişen Asya’nın, Gelişmiş Asya ve Pasifik bölgesi ile olan ticaretinde gerçekleştirdiği ihracatın 25 yıl içerisinde neredeyse 3 kat arttığı söyleyebiliriz.
Gelişen ekonomilerin küresel çapta değer kazandığı son derece önemli bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organisation – WHO) raporunda, Doğu Asya’daki gelişmiş ticaret ağlarında teknik, kurumsal ve politik değişimlerin birleşimi gösteriliyor. Küreselleşme, gelişmiş ekonomiler için gelişen ekonomilere arz sağlama avantajını sağlayan bir role sahiptir. Tüm dünyada yaygınlaşan ve artan “üretim” ya da Dünya Ticaret Örgütü’nün ifadesiyle “küresel imalat” uluslararası ticaretin doğasını tam anlamıyla değiştirmiştir.
Gelişmiş Avrupa, dünyanın en büyük ticaretini gerçekleştiren bölge olan Avrupa Birliği ile hala küresel çapta baskın kalmaya devam ediyor. Dünya Ticaret Örgütü ortak pazarın faydalarının çok net olduğunu düşünüyor ve şu açıklamayı yapıyor: “ Hem Avrupalılar hem de uluslararası tüketici ve yatırımcılar basitleştirilmiş sistemden; insanların, ürünlerin, hizmetlerin ve paranın serbest dolaşımının faydalarından memnunlar.”