Rakamlar ortada, internet bize inanılmaz bir ağ sunuyor. Şunu da eklemeliyiz ki hiç kimse teknolojiyi Y kuşağı kadar kullanmıyor. Nielsen şirketinin 2014 yılında gerçekleştirdiği bir tüketici araştırmasına göre; Y kuşağı, toplam nüfusun %24’ünü oluşturuyor. Bu grup, akranları tarafından üretilen içerikleri tüketebilmek için günde 18 saate kadar internette çevrim içi oluyorlar!
Genç bireyler ve teknoloji hakkında tüm duyduklarımıza rağmen, Milenyum çağını şekillendiren grup aslında Zuckerberg’in yaşıtları ve onlar blog sayfalarına kedi videoları atmaktan daha fazlasını yapıyorlar. “Fark yaratıyorlar.”
Sosyal medya söz konusu olduğunda, insanların internet üzerinden birbirlerine karşı verdikleri tepkiler farklılaşıyor. Örneğin zorbalık içeren haberlerin hemen hemen hepsi internet dünyasını sarmıştır. Ancak çalışmalar bunun tersini gösteriyor; genç bireylerin %78’i internette negatif tepkilerden ziyade pozitif tepkiler veriyor. Ayrıca negatif bir tepkiyle karşılaşan genç bireylerin %80’i, bir başkasını dijital tacize karşı savunuyor. Yani ufak bir kesim dijital tahribata neden oluyorken, gençlerin çoğu çevrelerindeki dünyayı pozitif tutmak için akıllıca hareket ediyor. Dijital vatandaşlık işe yarıyor çünkü genç bireylerin %55’i negatif içerikleri paylaşmayı tercih etmiyor. Bunlar küçük ama güçlü adımlar!
Y kuşağı burada da durmuyor! Çevrim içi bağış toplama ve sanal gönüllülük ile harekete geçiyor. Yani Y kuşağı, fark yaratabilmek için eline geçen araçları kullanmayı biliyor.
İnternet sosyalleşmeye yardımcı olurken aynı zamanda genç bireylere fark yaratabileceklerini de gösteriyor. Öyle ki, genç bireylerin %67’si kendi katkılarının dünyayı değiştirebileceğine inanıyor ve sonuç olarak dünyayı gerçekten de değiştiriyorlar. Örneğin gönüllülük oranlarında inanılmaz bir artış söz konusu: 2012 yılının başında %73 olan bu oran, yine 2012 yılının sonunda %84’e çıkıyor. Çünkü internetin sanal dünyası, gençlerin kendi güçlerini ellerine almalarına izin veriyor ve bu sadece bir tıklama ile gerçekleşiyor!
Siber zorbalık yerine pozitif olmayı seçen genç bireyler, daha iyi bir yarını şekillendiriyor. Bundan sonrası, Y kuşağının yaşayacağı bir dünya olacak. Eğer bu akımlar devam ederse, pozitif olmak en basit açıdan bulaşıcı olabilir.