Uzmanlar ülkelere yapılan parasal yardım oranlarının çoğunun yine zengin ülkeler içerisinde kaldığını belirtiyor. Çünkü yardımda bulunan ülkelerin bir çoğu aynı zamanda mültecilere ev sahipliği yapma maliyetlerini içerdiğinden, küresel yardım alanında yardım miktarlarında düşüşe neden oldu.
Geçtiğimiz hafta yayımlanan rakamlara göre, küresel yardım miktarı en üst seviyelere ulaştı, ancak uzmanlar dünyanın başka yerlerinde ülkelere gereken “hakiki” yardımların artmadığını söylüyor. Avrupa’da zengin ülkelerin çoğunda ve başka ülkelerde mültecilerin masraflarını karşılamak için para yine zengin ülkelerde kalıyor.
2016 yılı verilerine göre dünyanın en zengin 29 ülkesinden kalkınma alanına % 9 artışla 1426 milyar dolarlık yardım sağlandı. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün yayımladığı istatistiklere göre bu artışın yaklaşık % 2’si yine bağışçı ülkeler içerisinde kalıyor. Tabii bu orana 2015’ten bu yana % 27.5 artışla 15.4 milyar dolara ulaşan mültecilerin barınma masraflarını üstlenmek için AB üyesi ülkeler de dahil oluyor.
Veriler ayrıca, en az gelişmiş ülkelere yapılan yardımların 2015 yılından bu yana % 3.9 oranında düştüğünü ve Afrika’ya yapılan yardımların % 0.5 oranında azaldığını gösteriyor.
İngiltere Yardım Ağı Müdürü Dodd, yardım grubundaki donörlerin yükselişinin memnuniyetle karşılanmasına rağmen, yapılan yardım rakamları endişe verici bir düşüş gösterdiğini belirtti. “Küresel olarak yapılan yardımlar artıyor olabilir, ancak bu yapılan yardımların gerçekten fakir olan ülkelere ulaşmaması gerçeğinin de üzerini örtmektedir. Yapılan yardımların yine bağışçı ülkelerde kalması yoksulluk ve sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerin rakamlardan göründüğü gibi olmadığı anlamını taşıyor.
Avrupa Sivil Toplum Örgütü Konfederasyonu Concord adına konuşan Dodd, “Ülkemize yardım ediyorsak, etkili bir ilerleme sağlama anlamında “gerçek” bir yardım değildir. Mültecilere yardım etmek kesinlikle doğru olan şeydir ancak gelişmekte olan ülkelere doğrudan fayda sağlamak daha az önem taşımaktadır.
Yardımcı ülke olarak bağışçı ülkeye, mülteci maliyetlerinin de bu yardıma dahil edilip edilmediğini sorgulamalıyız. Yoksul bir ülkeye hiç ulaşamayan para, gelişimsel etki açısından şüpheli bir durumdur ve kesinlikle bir ülkenin yardım katkısını yapay olarak şişirmeye yönelik bir girişimdir.
En az gelişmiş ülkeler ve en karmaşık kalkınma ihtiyaçlarını karşılayan ülkeler ikili yardımın düşmesinden etkilenenler arasındadır. Rakamlar, Almanya’nın mutlak anlamda İngiltere’yi aştığını ve ABD’nin arkasında yer alan en büyük ikinci bağışçı ülke olduğunu gösteriyor. Ancak, ülkenin yardım artışı, mültecilere ev sahipliği yapmak için harcadıklarının toplam bütçesinin % 25’ini oluşturan iki katına çıkarıldı. Bu oran mültecilere destek vermek için harcanan küresel yardım bütçesinin oranın % 10.8’i oluşturuyordu.
Brüksel’deki Avrupa Birliği’nin Yeşil ittifakı, üye ülkelere mülteci ve para geliştirme fonlarının ticaretinden dolayı saldırıya maruz kaldı.
Yeşil Ligi’nden bir Finlandiya Parlamento Komisyon Üyesi Heidi Hautala şunları söyledi: “Almanya’yı gurubumuzun% 0,7’sinde kalkınma işbirliğine adamış Avrupa Birliği üyesi birkaç ülkenin kulübüne katılmaktan dolayı tebrik etmeden önce, Resmi kalkınma yardımının mülteci kabulü için harcanması. Aynı zamanda yoksul ülkelere yöneltilen yardımı azalmaktadır.
“Bağışta bulunmayan ancak mültecilere yapılan masraflar ile yardım rakamlarını şişirmek, en az gelişmiş ülkelerin yoksulluk ve eşitsizlikle mücadele etmesine yardımcı olmuyor. AB ve üye ülkeleri, hem yoksullukla mücadele hem de mültecilere yardım etme sözlerini tutmak zorundalar.
ONE Kampanyası sözcüsü Adrian Lovett de odaklanmanın fakir ülkelerden kaymış olduğu konusunda uyarıda bulundu. Ayrıca Lovett, “Uluslararası yardımlar hiç bu kadar yüksek olmamıştı, fakat aynı zamanda bu yardımlara olan ihtiyaç da hiç bu kadar büyük olmamıştı. Dört büyük yaşanmakta olan yıkıcı kıtlık baş gösterirken bir diğer yandan da 130 milyon kız çocuğu eğitim görmekten uzak. Bu sürede Avrupa’da mülteci krizi için çok fazla yardım parası harcanmakta ama aşırı yoksulluğa son vermek için çok az şey yapılıyor. Şimdi ise bağışçı ülkelerin yaptıkları yardımların rakamlarını göstermek yerine gerçekten ihtiyaç duyan yoksul kesime yapılan yardımları artırmaya odaklanma zamanı geldi” diye belirtti.
Genel olarak, rakamlara bakıldığından 2016 yılında 22 ülkede denizaşırı kalkınma yardımı oranları yükselmiş. Dünya nüfusunun % 10.7’si aşırı yoksulluk içinde yaşarken, AB’ye üye zengin devletlerin 1970’li yıllarda belirlenen hedeflerine ulaşma planları topluca başarısız oldu.
İngiltere, Danimarka, Lüksemburg, Norveç, İsveç ve Almanya gibi altı ülke gayri safi milli gelirin %0,7’sini sağlamaya yönelik uzun süren bir bağlılıkla bir araya geldi. Bu arada Hollanda 1974’te ilk listeyi bırakan ülke oldu.
İngiltere’deki rakamlarla ilgili olarak yorum yapan ActionAid CEO’su Girish Menon, “Şu anda İngiltere’nin yardımları, kuraklık ve açlıkla harap olan milyonlarca aç insanın Doğu Afrika’da beslenmesine yardımcı oluyor. Üstelik İngiltere, AB’den ayrılırken dünyadaki yerini yeniden tanımladığı için, dünyanın en yoksul halkına yardım etmeyi taahhüt eden dışa dönük bir ulus olmaya devam etmemiz hayati önem taşıyor.” diye belirtti.