Suriyeli Mülteci Krizi: Sayılar ve Etkileri
2011 yılında Suriye’de başlayan silahlı çatışmalar nedeniyle pek çok sivil vatandaş hayatını kaybetti. Yapılan araştırmalara göre 2011 yılında Suriye’nin nüfusu 23 milyon olarak belirtilmiştir fakat 2014 yılına baktığımızda bu sayı 17 milyonluk bir nüfusa gerilemiştir. Can kayıplarının artması ve yaşam kalitesinin hızlı bir şekilde düşmesi sadece Suriye’yi etkilemekle kalmadı ayrıca, bölgedeki ülkelerde de ekonomik, siyasal ve sosyal istikrarsızlıklara da neden oldu. Bu sebeple birçok Suriye vatandaşı evlerini terk ederek, mülteci statüsüyle farklı ülkelere göç etmeye başladı.
Suriye iç savaşının ilk çeyreğinde, bölge ülkeleri olarak mülteci krizinden etkilenen ülkeler arasında Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak ve Mısır’ı görmekteydik fakat bugün mülteci krizinden etkilenen ülkeler arasında çoğu Avrupa ülkesi de bulunmaktadır.
Suriye’deki iç savaştan bu yana yaşadıkları evleri terk etme zorunda kalarak farklı ülkelere sığınan kayıtlı Suriyeli mülteci sayısı 29 Ağustos 2015 tarihi itibariyle 4.088.078 kişidir.(Merkezi İstihbarat Teşkilatı-CIA) Resmi olmayan rakamlara göre bu rakamın 4 milyonun üzerinde olduğu ve yaklaşık 7 milyonluk bir mültecinin farklı ülkelerde yaşam mücadelesi içerisinde olduğunu göstermektedir. Bu sayı aslında dünyadaki 100’den fazla ülkenin nüfusuyla aynı oranda olduğunu bizlere söylemektedir.
Bölge Ülkeleri ve Sonrası;
Türkiye
Türkiye, 1.938.999 kayıtlı Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapmaktadır (Bölgesel Mülteci ve Dayanıklılık Raporu 2015). Türkiye içerisinde bulunan mülteciler çoğunlukla yerleşim yeri olarak Suriye ile sınırı olan Güney Doğu Anadolu bölgesinde yaşamaktadırlar. Suriyeli mülteciler için yürütülen tüm çalışmalar Türkiye, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ve birçok sivil toplum kuruluşunun ortaklığı ile gerçekleşmektedir. Türkiye sınırlarında yaşayan mültecilerin bir kısmı kendi imkanlarıyla iş bulabilmekte, ev kiralayarak belirli standartlar üstünde yaşamlarını sürdürülebilmektedirler. Fakat, bu koşullara sahip olamayan mülteciler ise BMMYK ve Türkiye tarafından kurulan kamplarda yaşamaya devam ediyorlar. Türk Kızılayı tarafından yürütülen “Suriye Krizi İnsani Yardım Operasyonu” kapsamında 24 adet çadır kentte 281.812 bin Suriye vatandaşı misafir edilmektedir.(Türk Kızılayı 2015 raporları) Bunun yanında 40‘ın üzerinde ulusal ve uluslararası insani yardım kuruluşu bölgede mültecilerle birlikte çalışarak psiko-sosyal destek, eğitim ve gıda hizmetleri sağlamaktadır.
Lübnan
Halihazırda İsrail-Filistin çatışmasından doğan Filistinli mülteci krizini yöneten bir bölge ülkesi olarak Lübnan’ın nüfusu 6.184.701’dir. Lübnan’da yaşamakta olan kayıtlı Filistinli mülteci sayısı 449.957, Suriyeli mülteci sayısı ise 1.113.941 olarak hesaplanmıştır. (2015, Dünya Bankası verileri). Lübnan’daki mülteci kampları BMMYK’nin koordinatörlüğünde yürütülmektedir. Tüm konularda genel destek ve paylaşım BMMYK, UNICEF, Dünya Gıda Programı (WFP) ortaklığında koordine edilmektedir. Lübnan hükümetinin yaptığı çalışmalarda çocuk gelişimi ve gençlerin eğitimlerinin sürdürülebilirliği konularına önem verildiği belirtilmektedir. Lübnan devlet başkanı Tammam Salam katıldığı basın toplantılarında mülteci konusunda uluslararası karar mekanizmalarının ve yardım kuruluşlarının bu konudaki hassasiyetinin çok önemli olduğuna değinerek; mülteci sorununda jenerasyon kaybının göze alınamayacağını belirtmektedir. Aynı zamanda Salam, krizle ilgili küresel boyutta bütüncül bir mülteci politikasının oluşturulması gerektiğini de sözlerine ekleyerek uluslararası kamuoyuna bir çağrı yapmıştır. 2014 yılının Aralık ayında Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen basın toplantısında Martin Schulz ve Tammam Salah’ın yaptığı açıklamalar mülteci kriziyle ilgili önemli noktaları vurguluyor. Schulz yaptığı konuşmada “ülkenizdeki nüfusun %25’i kadarını oluşturan mülteci nüfusu gerçekten uygulamada başa çıkılması zor bir durum olarak görünüyor. Ayrıca, sadece mülteci krizi sorununun, gündeminizi oluşturan tek problem olmadığını da biliyoruz. Bu sebeple Avrupa Parlamentosu olarak elimizden katkıyı koymaya hazırız.” dedi. (Martin Schulz ve Tammam Salah’ın konuşmasını izlemek için tıklayınız )
Ürdün
2015 itibariyle 8.117.564 nüfusa sahip olan Ürdün, İsrail-Filistin Krizi sonrasında 2.097.338 Filistinli, ve Suriye iç savaşından sonra oluşan krizde ise 629,245 Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumundadır. (UNRWA,UNHCR 2015). Ülkenin kuzeyinde kurulan mülteci kampları nedeniyle ciddi güvenlik problemlerinin yaşandığını belirten devlet yetkilileri, bölgedeki otoritenin kaybedilmesinden endişe duymaktadırlar. Ürdün’ün kuzeyinde bulunan Zaatari ve Mrajeeb mülteci kampları ülkenin iç politikasını ve ekonomisini olumsuz etkilemesi, gün geçtikçe ülke gündeminde öncelikli bir yer almıştır.
Irak
Irak Kürdistanın’da bulunan Suriyeli mültecilerin yaklaşık 112.000’ı toplumla entegre bir şekilde yaşarken, 100.000’i Erbil, Dohuk ve Süleymaniye bölgelerindeki kamplarda yaşamaktadırlar. (UNICEF İnsani Yardım Raporu 2015) Beslenme, sağlık, eğitim, çocuk ve koruma konularında BMÇYF, BMMYK, Dünya Gıda Programı, Dünya Sağlık Örgütü gibi birçok uluslararası organizasyonun ortaklığında iyileştirme çalışmaları yürütülmektedir. Irak’ta devam etmekte olan silahlı çatışmalar ayrıca ülke içindeki iç göç hareketini de yoğunlaştırmaktadır. Bu sebeple bölgede yapılan çalışmalarda başarıyı sağlamanın oldukça zor olduğu belirtilmektedir.
Bölge ülkeleri ve Sonrası: Avrupa’daki Mülteci Krizi
Ürdün’de, 2015 Dünya Ekonomik Forumu’nun ikinci gününde yapılan bölgedeki mülteci krizi kapsamında düzenlenen basın konferansında belirtilen başlıklarda, hayati önem taşıyan açıklamalara da yer verildi. UNHCR Ürdün Temsilcisi Andrew Harper, Ürdün Telekomünikasyon Şirketi Zain Jordan Genel Müdürü Ahmad Al Hanandeh, Uluslararası Kurtarma Komitesi (IRC) Bölge Direktörü Mark Schnellbaecher ve Ericsson Başkanı Elanie Weidman-Grunewad konuşmacı olarak katıldığı basın toplantısında, konuşmacılar; Suriye’deki iç savaşın mülteci krizine sebep olmasının sonu olmayan olumsuz bir çarpan etkiye sahip küresel bir krize yol açacağının altını çizdiler. Ayrıca bölge ülkeleri başta olmak üzere tüm dünya ülkelerinin konuyla ilgili sorumluluk almaları gerektiğini, dün itibariye bölgeyi etkileyen bir sorun olarak tartıştığımız Suriye Mülteci Krizi, bugün Avrupa’da büyük protestolara ve hükümetlerin konuyla ilgili istikrarsız uygulamalarına sebep olduğunu da vurguladılar.
Avrupa’da mülteci krizi
Bu yıl itibariyle Avrupa’ya ulaşmaya çalışan Suriyeli (%34), Afgan (%12), ve Eritreli (%12), Somalili (%5) ve Nijeryalı (%5) mültecilerin sayısının 300.000’i geçtiği açıklanmıştır. (UNHCR, 2015 Temmuz) Öte yandan, bulundukları bölgelerdeki savaş ve çatışmalardan kaçışları sırasında hayatlarını kaybeden mülteci sayısı 2.600 olarak hesaplanmıştır. (BMYYK, 2015 Ekim) Aileleriyle birlikte daha güvenli bir yaşama sahip olabilmek için bu kaçış yolunda güvensiz yolları seçen mültecilerin içinde bulundukları durum Avrupa Birliği ülkeleri genelinde değerlendirildiğinde sadece birkaç üye ülkenin altından kalkabileceği bir konu olarak görülmemektedir.
Başlangıçta, Türkiye-Yunanistan rotasından Makedonya, Sırbistan ve Macaristan’a son derece tehlikeli şartlar altında ulaşmayı başaran bir kısım mülteci tüm bu rota boyunca sınır bölgelerinden geçerken ilgili devletlerin sınır polisleri tarafından şiddete maruz kaldılar. Yapılan araştırmalara göre 2015’in ilk altı ayında İtalya’ya 67.500, Yunanistan’a ise 68.000 mülteci deniz yoluyla ulaşmayı başardı. (UNHCR, 2015 Temmuz).
Uluslararası medyada son haftalarda ses bulan Avrupa’daki mülteci krizi, Avrupalı vatandaşların günlük hayatlarını etkilemeye daha yeni başlamıştır. Zor şartlar altında Avrupa’nın kuzeyine ulaşmaya çalışan mülteciler, Almanya, Fransa ve Avusturya gibi ülkelere ulaşma noktasında oldukça zorlandılar. Fakat son olarak Almanya ve Avusturya hükümetleri, mültecilerin göç yollarındaki karşılaştıkları zorlukları ve insani şartların dışında yaşamaya mecbur kalmalarının yarattığı kamuoyu baskısının da etkisiyle Suriyeli Mültecileri belirli oranlarda misafir etmeyi kabul etmiş durumdadır. (BBB News 2015 Eylül)