2030’a kadar yeryüzü toplam nüfusuna bir milyarı aşkın insan daha katılacak. Peki bu durumda bu nüfus nasıl ve nereye yerleşecek?
Harvard Üniversitesi peyzaj ekolojisi profesörü Richard T. T. Forman ve Wu’s Landscape Ecology and Sustainability Lab (Wu’nun Peyzaj Ekolojisi ve Sürdürülebilirlik Laboratuvarı) kurucusu Jianguo Wu, küresel ve bölgesel şehir planlama yaklaşımlarını paylaştı.
Araştırmalara göre, 2030 yılına kadar 1.1 milyar insan daha yeryüzü toplam nüfusuna katılarak sayının toplamda 8.5 milyar insanı bulacağı biliniyor. Bunların birçoğunun ise Asya ve Afrika ülkelerinde yoğunlaşacağı, bunun da çevre kirliliği ve kaynakların azalmasına sebep olacağı öngörülüyor. Kentsel gelişme ise bir kentin ‘büyük yedi’sini değiştiriyor: doğal bitki örtüsü, tarım arazileri, temiz su, iş, barınma, ulaşım ve topluluklar. Plancılar bu bağlamda; iş, barınma, ulaşım ve ekonomik büyümeye odaklanıyor. Yeni bir yaklaşım olarak, ekolojik ayak izlerini artırmadan, hem küresel hem de bölgesel planlama yapılması konuşuluyor.
Forman ve Wu’ya göre plancılar, en müsait (‘daha az kötü’) alanlarda kalkınmaya öncelik vermeli; ayrıca, yeni gelenler için metropoliten alanların düzenlenmesi gerekmekte çünkü yeni gelenler genellikle şehir merkezlerinde veya kentsel yayılma alanlarında yoğunlaşmakta. Bunlar ise küresel bir işbirliği; yani çevresel koruma, kentsel kalkınma ve göç konularına yönelik birtakım uluslararası ve ulusal politikalar gerektirmekte. Tüm bunların yanı sıra, iklim değişikliği de göz önünde bulundurularak, yeryüzünde en yaşanabilir alanları gösteren bir harita çıkarıldı.
Turuncu bölgelerin yerleşime en uygun; mavilerin yerleşime elverişli ve gri alanların yerleşime elverişsiz olduğu tespit edildi.
Yapılması gerekenlerin özeti ise şu şekilde: Küresel düşün, bölgesel planla, yerelde harekete geç.
Haber: Selin Belce