Endüstri Devrimi ile birlikte günlük hayatımıza giren iklim değişikliği gerçeği, bugünlerde Paris’te gerçekleşen İklim Zirvesi (COP21) dolayısıyla gerek görsel gerekse yazılı medyada karşımıza çıkmaktadır.
Fransa’da gerçekleşen Paris İklim Zirvesi (COP21) bugüne kadar İklim Sözleşmelerine ve karbon salınımı azaltılma önerisine imza atan ülkelerin kesin tavırlarını karara bağlayacak bir zirve özelliği taşıyor.
Halihazırda, iklim değişikliğine süreçsel olarak yaklaşan ve sistematik bir şekilde azaltarak bu yüzyıl sonunda sıfır karbon tüketimini hedefleyen bir Taraflar Antlaşması bulunsa da; birçok sivil toplum kuruluşu, inisiyatif ve vakıf bu konuda hükümetlerle aynı noktada durmuyor. Sivil toplum kanadı; Taraflar Anlaşması’na rağmen iklim değişikliği konusundaki özverinin yetkili makamlarca fazla önemsenmediğini düşünüyor ve bu yüzden Paris’te gerçekleşen zirveyi protesto ediyorlar.
“Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli” (IPCC) hesaplarına göre küresel ısınmanın 2 derece altında kalmasının sağlayabilmek adına bugünden itibaren atmosfere salınımı için izin verilebilecek Karbondioksitm (CO2) miktarının toplamda 3.650 milyar ton olması gerekmektedir. Fakat yapılan araştırmaya göre; endüstri devriminden bu yana atmosfere salınan CO2 miktarı 2.000 milyar ton olarak belirtiliyor. Bu veri aslında şu günden itibaren atmosfere salınım yapılabilecek miktarın yarısından çoğu olan kısmını halihazırda tüketmiş olduğumuzu gözler önüne seriyor. İleriki yıllarda, geçtiğimiz dönemdeki gibi CO2 salınımı yapıldığı takdirde; bu durumun atmosferde büyük zararlara yol açabileceğine kesin gözüyle bakılıyor. Uzmanlara göre, belirlenen CO2 salınım miktarını aşmamak için yüzyıl sonunda yapılacaklar arasında; yenilenebilir olmayan kömür, petrol ve doğalgaz gibi kaynakların kullanımını en düşük seviyeye indirmek gerekiyor.
Paris’te 30 Kasım 2015 tarihinde gerçekleşen İklim Zirvesi öncesinde bağımsız araştırma kuruluşu Pew Research Center tarafından 40 ülkede yapılan ‘İklim Değişikliği ve Etkileri’ raporu kamuoyu ile paylaşıldı.
Yayınlanan rapora göre, 40 ülkedeki bireylerin %50’si küresel iklim değişikliğinin en fazla kuraklığa neden olacağını düşünüyor. Kuraklığın en büyük tehdit olduğu söyleyen ülkelerin başında Brezilya ve Venezuela geliyor. Bunun yanı sıra; İtalya, Polonya, Rusya ve Pakistan gibi ülkelerde %30 – 45 aralığında Şiddetli Hava Koşulları en büyük tehdit olarak görülüyor.
İklim değişikliğinin 2010 ve 2015 yılında önemli bir tehdit olduğunu söyleyenler ülkelere göre oldukça farklılık gösteriyor. Örneğin; 2010 yılında iklim değişikliğini tehdit olarak görenlerin oranı Türkiye’de %74, Çin’de %41 ve Güney Kore’de %18 iken 2015 yılında bu oran Türkiye’de %37’ye, Çin’de %18’e, Güney Kore’de %48’e geriledi. Fakat, Pakistan, Amerika, Fransa ve Nijerya gibi ülkelerde oran %15’lik bir rakamla artış gösterdi.
İklim değişikliklerinin önlenmesi noktasında araştırmaya katılan pek çok katılımcı (~%50) yaşam standartlarımız ve tarzlarımız üzerinde radikal ve köklü değişiklikler yapılmasını gerektiğini belirtiyorlar.