IDEMA Kalkınma çalışanları yazıyor: IDEMA Kıdemli Araştırma Uzmanı ve IDEMA Haber Editörü Emircan Kürküt Crawford’un “Ölümcül Kimlikler: Mikroplar Tarihimizi Nasıl Şekillendirdi?” kitabından yola çıkarak insanlık tarihi boyunca pandemileri, pandemiler karşısında insanların mücadele yöntemlerini ve COVID-19 hakkında yazdı.
COVID-19, insanlığın karşılaştığı ne ilk ne de son pandemi! İskoçyalı virolog ve mikrobiyolog Dorothy H. Crawford kaleme aldığı “Deadly Companions: How Microbes Shaped Our History” (Ölümcül Yakınlıklar: Mikroplar Tarihimizi Nasıl Şekillendirdi?) adlı çalışmada da vurguladığı üzere insanlık, tarih boyunca pek çok pandemi ile karşılaştı ve çözümler üretti. Bu defa bilim ve teknoloji kullanılarak, küresel iş birliği ile COVID-19 pandemisini atlatacağımızdan şüphe yok. Ancak, ‘post-COVID-19’ döneminde bireysel ve toplumsal pek çok değişimin bizleri beklediğinin farkında olmalıyız!
Crawford’un kitabı, insanlar ve mikroplar arasındaki ilişkinin tarihine ışık tutuyor. Türkçe’ye Gürol Koca tarafından çevrilen ve Metis Yayınları’nın yayınladığı kitap, kısa sürede dünyayı etkisi altına alan COVID-19 pandemisinin gündeme geldiği bu günlerde altı çizilerek okunmayı hak ediyor.
Avcı-toplayıcı atalarımızdan bu yana insanlığın pek çok salgın hastalığa yakalandığını belirten Crawford, göçebe yaşamdan tarımsal yaşama geçişin mikroplar açısından da yeni bir dönemi başlattığını belirtiyor. Tarım toplumu ile birlikte evcil hayvanlarla yakın temas, yüksek nüfus yoğunluğu ve çöp birikimi gibi etkenler aslında mikroplar için elverişli ortamlar yaratmıştır.
M.Ö. 430’larda başlayan – tarihçi Tukidides’in vurguladığı – Atina Vebası, belgelenen en eski salgın olarak görülüyor. Dicle Nehri’ne yakın Seleucia şehrinde ortaya çıkan Antonine Vebası Roma İmparatorluğu’nun güçlü olduğu bir dönemde zengin-fakir ayırt etmeden herkese bulaşarak pek çok kişinin hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. Crawford, M.S. 6. yüzyılda Konstantinopolis’ten yayılan Jüstinyen Vebası’nın altını çizerek bu vebanın 200 yıl sürdüğünü ve 600 yıl sessizliğini koruyarak dünya genelinde 25 milyon insanın ölümüne yol açan Kara Ölüm olarak tekrar ortaya çıktığını belirtiyor.
Frengi, sıtma, karahumma, çiçek hastalığı, tüberküloz gibi insanlık tarihi boyunca tüm dünyayı etkileyen salgın hastalıkların ekonomik, kültürel ve sosyal sonuçlarına değinen Crawford, 1877’de bakteriyolojide yaşanan gelişmeler neticesinde farklı mikrop keşiflerinin yapıldığını söylüyor. 19.yüzyılın sonu, cüzzam, zatürre, difteri, karahumma gibi hastalıklara neden olan mikropların tümünün tanımladığı ve artık insanların hastalıklar karşısında daha temkinli davrandığı bir dönem oldu.
1932 yılında elektron mikroskobunun icadıyla o zamana kadar kızamık, kabakulak, grip gibi herhangi bir mikrobun tespit edilemediği salgın hastalıklara neden olan mikrobu yani virüsü ortaya çıkartıyor. Aşılama teknikleri ve antibiyotiklerin keşfi ile birlikte mikroplara karşı önlemler alınmaya başlanmış olsa da hızlı bir şekilde evrimleşen mikroplar karşısında insanlık kimi zaman çaresiz kalsa da akıl, bilim ve teknoloji ile hastalıklarla olan mücadele devam ediyor.
2019’un Aralık ayında ortaya çıkan ve kısa sürede dünyanın pek çok ülkesine yayılan COVID-19’un öncesinde yirmi birinci yüzyılda ortaya çıkan SARS, H1N1, MERS (Ortadoğu solunum sendromu koronavirüsü) ve Zika virüslerinin olduğu biliniyor. Crawford’a göre aşırı nüfus artışı, iklim krizi, bitki ve hayvan türlerinin yok olması, doğanın insan eliyle tahrip edilmesi ve kirlilik, mikropların artışında temel etkenler arasında yer alıyor. Bu konuda Crawfard’ın sözlerinden alıntı yapmak gerekirse: “Bizler yeryüzünü denetim altına almakla mikropların alanını işgal ettik ve doğal döngülerini bozduk, şimdi de bunun sonuçlarını yaşıyoruz.”
Post-COVID-19 döneminde insanlık elbette yeni bir virüsle karşılaşacak olsa da bu süreçte bilime, teknolojiye, yeni iş yapma biçimlerine yapılacak yatırımlarla virüslerle başa çıkma yöntemlerimizi üretmenin önemi aşikardır. Tabii, doğa ile uyum içerisinde, doğal kaynaklara saygılı, iklim krizinin farkında olarak yaşamamız gerektiğini de unutmadan…