Fenelon, zoru değil güzeli arıyorum demişti..
Afşar Timuçin’in estetik anlatımı ise onu “güzel”in bilgisi olarak ifade ediyor.
İnsan kalkınmanın peşinden giderken maalesef artık zoru arıyor, güzeli değil.
Oysa ki estetik güzeli arar.
Ancak bunun için çabalayan insanlık nerede?
Estetik artık; sanatın, sanatçının zihinlerimize hatırlattığı ya da kulağımıza, gözümüze bıraktığı duygulardan oluşuyor.
Ama sanatçıların yıllardır bıkmadan hatırlattığını, yani günlük hayatımızda güzeli aramayı ne zaman bıraktık? Bunu gerçekten bıraktık mı?
Eskiden, çok eskiden her alanda estetik ve sanat iç içeydi…
Bu yazı kapsamında 3 fotoğraf var: Biri Efes’deki dünyanın en büyük antik tiyatrolarından antik Yunan döneminden ve o dönemlerde olduğu gibi bir dağa sırtını verip doğa ile insanları bütünleştiren bir mimari.
İkincisi, birçoğumuzun maruz kaldığı güzel ve yeşil Bursa’ya uymayan bina yığınları. Oysa ki teknoloji ne kadar da ilerledi değil mi? – İnsanlık boyunca bu yaşanmış; Antik Yunan zamanında dağa sırtını veren yapılar, Roma Dönemi’nde her yere bina dikme furyasına dönüşmüş. Dönemimiz durumuna benziyor.
Son resim ise bir taş ocağına ait. Taş ocakları bir dağı oyarak Bursa’daki binaları yapmak üzere gelişigüzel, güzellikten yoksun bir şekilde yapılmış. Bu bir tüketiş; insanlık, işi bittiğinde yerine bir güzellik bırakmayı dahi akıl etmiyor. Birkaçımız bırakmasak da epey bir çoğunluğumuz güzeli aramayı bırakmış durumda.
Ve farkındayız belki ama zoru arayanların kuşatması güzelliği alıp götürmeye başladı.
Elbette güzel olanı koruyacağız ancak yeni güzellikler ve estetik anlayış yaratmaya ihtiyacımız var. Buna nereden başlanır bilemiyorum fakat estetik bir kalkınma dönemi başlatmamız gerekiyor.