Bugün kanserin dünya çapında en sık rastlanan ölüm nedeni olduğunu ve yalnızca 2018 yılında neredeyse 10 milyon can aldığını biliyoruz. Buna ek olarak, nüfus artışı ve yaşlanma gibi faktörler de gelecek yıllardaki kanser oranlarında önemli oranda artışlara neden olacak. Nüfusun yaşlanması ise 2019 ila 2040 yılları arasındaki potansiyel kanser vakalarında ortalama %63’lük bir artışa yol açacak.
Konu kanser olduğunda insanların kadercilik anlayışına bürünmesi dikkat çekiyor. Kamunun algısı, böylesine karmaşık ve yaygın bir hastalıkla mücadelenin çok zor olduğu yönünde olabilir ancak kansere yönelik bu kadercilik, hükûmetlerin de içine işliyor. Ülkelerin kanserle daha iyi mücadele etmesini sağlamak, bu kaderciliği azaltacaktır. Bir konuda garanti verilebilir ki, şu anki sağlık sistemlerimiz kanserle mücadelede ve gelecek yıllardaki ölüm oranlarını azaltma konusunda oldukça hazırlıklı. Bu durum, düşük ve orta gelirli ülkeler için hayati bir meseledir. Bu ülkeler zaten kanser vakalarında artış yaşıyorlar. Ayrıca sağlık sistemleri; bulaşıcı olmayan hastalıklar, bulaşıcı hastalıklar ve yoğun akıl sağlığı sıkıntılarının oluşturduğu artan bir üçlü tehlike karşısında birden fazla yere yetişmek zorunda kalıyor.
Kanserle savaşmak adına sağlık sistemlerini hazırlamak
Kanser, her ülkeye özel birbirinden farklı zorluklara neden olan karmaşık bir mevzudur. Ülkelerin bu hastalıkla mücadele edebilmeleri için yerel sağlık sistemlerine özel uyarlanmış yaklaşımları geliştirebilecek birkaç önemli nokta söz konusudur.
Çoğu kanser türü önlenebilir olmasa bile, kaçınabileceğimiz kanser türlerinin %30 – %50‘sini önlemek için uygun maliyetli müdahaleler mevcuttur.
Tütün kullanımını ortadan kaldırmak
Kanseri önlemek adına bütün dünya tarafından kabul gören en bariz seçenek, tütün kullanımına son verilmesidir. Tütün, tek başına kansere neden olan en önemli risk faktörüdür ve günümüzde dünya çapındaki kansere bağlı ölümlerin %22’sinden sorumludur. Tütün kullanımı ile mücadele etmek, çeşitli kanser türlerine yakalanma riskini azaltmakla kalmıyor aynı zamanda genel sağlığı iyileştirmeye ve ortalama yaşam süresini uzatmaya da yardımcı oluyor.
Bağışıklık kazandırmak
Basit ve uygun maliyetli bağışıklık kazandırma yolları ile önlenebilecek çeşitli kanser türleri de var. Düşük ve orta gelirli ülkelerde görülen kanser vakalarının %25’i insan papilloma virüsü ve Hepatit B gibi kanserojen enfeksiyonlarla ilişkilendiriliyor. Kaldı ki bu rahatsızlıklar aşı ile önlenebilecek rahatsızlıklardır. İnsan papilloma virüsü aşısı, dünya çapındaki rahim ağzı kanseri vakalarını %90 oranında azaltma potansiyeline sahipken Hepatit B aşısının karaciğer kanserine yakalanma riskini azalttığı kanıtlanmıştır. Hatta Avusturalya, geçtiğimiz yıllarda rahim ağzı kanserini ortadan kaldıracak ilk ülke olma yolunda oldukça önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Avusturalya’nın bu başarısının nedeni ise kamu tarafından finanse edilen ve okullarda gerçekleştirilen insan papilloma virüsü aşı programları olmuştur.
Sağlıklı yaşam sürmek
Sağlıklı yaşam sürmek üzerine yapılan seçimler de kanser riskini azaltıyor. Gittikçe daha da hareketsizleşen hayatlarımız, sağlıksız besleniyor oluşumuz ve alkol kullanımı gibi yalnızca kansere değil diyabet ve kalp hastalıklarına da yakalanma riskimizi artıran seçimlerimiz sağlığımızı fazlasıyla etkiliyor.
Birincil bakım hizmetlerini güçlendirmek
Temel önleme yöntemlerini hayata geçirmenin yanı sıra, etkili kanser kontrolü için güçlü hizmet sistemleri de hayati önem taşıyor. Birincil bakım hizmetlerine yatırım yaparak erken müdahale kapasitelerini geliştirmek kanser yükünü nispeten düşük bir maliyetle yönetmeyi sağlayacaktır. Kanserin erken teşhisi çoğunlukla birincil bakım tesislerinin elinde, bu da onları kansere karşı hazırlıkta kritik bir konuma yerleştiriyor. Bir çalışmaya göre kanser vakalarının %85’i birincil bakım hizmeti sunan doktorun muayenesinde fark ediliyor. Kanserin erken teşhisi, hastalıkla mücadele etme ve bu mücadeleyi kazanma şansını artırıyor, böylece hem ölüm oranı hem de bireylerin gereksiz yere çektiği acı azalıyor.
Birincil, ikincil ve üçüncül hizmetleri bütünleştirmek
İkincil bakımdaki tarama ve tanı koyma da kanser kontrolünün bir sonraki aşamasının hayati bileşenlerini oluşturmaktadır. Mamografi ve bağırsak kanseri taramaları gibi erken taramalar kanser tanısının erken evrelerde konulmasına ve bu evrelerde mücadele edilmesine yardımcı oluyor.
Son olarak etkili tedavi merkezleri olmazsa, tarama ve erken tanı gibi maliyet açısından tasarruflu ikincil müdahalelerin değeri ortadan kalkıyor. Dünya çapında, hatta güçlü kanser kontrol platformlarına sahip ülkelerde bile, nitelikli sağlık hizmeti personelinin sayısını artırmak ve temel bakım sistemlerinin onkoloji birimleri ile bütünleştirilmesine ihtiyaç var.
Sağlam bir yatırım yapmak
Birincil, ikincil ve üçüncül bakım hizmetleri üzerinde böyle etkili bir sağlık hizmeti altyapısını geliştirmek ve sürdürmek büyük bir yatırım gerektiriyor. Fakat bu yatırımın dünya çapında milyonlarca insanın yaşam kalitesinin iyileşmesi gibi paha biçilemez faydaları var.
Gelişmekte olan ülkeler sınırlı kaynaklarını daha verimli kullanmak için farklı kararlar verebilirler. Örneğin, Tayland’da kanserle mücadelede uzmanlaşmış insan gücü yetersiz olsa da ülke kanser kontrolünde oldukça iyi durumda bulunuyor. Bunun nedeni ise ülkenin kanseri önlemek için stratejik politikalar yürütmesidir. Bahsedilen politikalar başlığı altında; halka sunulan aşı kampanyaları, tütün tüketimine karşı belirlenen çerçevenin uygulanması, hastalık takip araç gereçleri ve kanser araştırmalarına yapılan yatırımlar yer alıyor. Bu konuda bir diğer güzel örnek olarak ise evrensel sağlık sigortası kapsamına kanser bakımını dahil ederek bilinçli bir karar veren Ruanda verilebilir.
İyi politikaların uygulandığından emin olmak
Ekonomist İstihbarat Birimi, Dünya Kansere Hazırlık Raporu’ndan ve Kanser Hazırlık Endeksi’nden elde ettiği bulguları yayımladı. Bu raporlar, ülkelerin kanser sonucu erken ölümü azaltma, kanseri atlatıp hayatta kalma oranlarını artırma ve hastalar ile iyileşenlerin yaşam kalitesini artırmada ülkelerin hazır bulunuşluklarını ölçmek üzere yapılan ilk girişim olarak biliniyor. Raporda belirtilen anahtar bir nokta; etkili politika uygulamasının kanser kontrolü üzerindeki önemi olarak karşımıza çıkıyor. Bu, ülkelerin paydaşları arasında gerçekleşen koordine çabaları ile bölgedeki kanser sorunlarına nasıl yaklaşacağı konusunda yardımcı olacak gerçekçi ve eyleme geçirilebilir Ulusal Kanser Kontrol Planı ile destekleniyor. Fakat rapordaki bulgulara göre birçok vaka, işlevsel olmaktan çok istekte kalmış, büyük hedefler gerçekliğe ve bütçelere uymamış. Bazı durumlarda ise doğru politikalar izlenmiş fakat etkili bir şekilde uygulanamamış. Örneğin; İspanya’da tütün kontrolü konusunda güçlü politikalar söz konusu olsa da İspanyol yetişkinlerin çeyreğinden fazlası sigara kullanıyor hatta kullanıcıların sayısında artış da görülüyor. Kansere karşı etkili önlemler alınabilmesi için söz konusu nüfusa özel ihtiyaçlara odaklanmak gerekiyor.
Gerçekçi hedef ve bütçelerle kontrol planların yeniden düzenlenmesi ve ilgili paydaşların bu sürece katılması gerekiyor. Gelen ilk veriler güçlü ve iyi uygulanmış planlarının kansere bağlı ölümleri azaltmada etkili olduğu kanıtlanıyor. Kamu sektörü, kanser ile tek başına mücadele edemez, sivil toplum ve özel sektör de dahil bütün ekosistemler çözümün bir parçası olmalıdır. Kanser oranlarındaki yaşanacak artışların devamı kaçınılmaz. Eğer hazır bulunuşluk gibi anahtar noktalar benimsenir ve iş birliği içerisinde çalışılırsa kanserin dünya çapında milyonlarca insan üzerindeki etkisini azaltılabilir.