2018 yılında Güney Kore’de gerçekleştirilen Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, iklim değişikliğiyle ilgili olarak önemli noktaları vurgulamıştır. Panel sonunda yayınlanan raporda iklimsel etkiler bağlamında değerlendirildiğinde küresel olarak 1.5°C ısınmanın 2°C göre daha güvenli olacağı belirtilmiştir.
Önceki yazılarımda da değindiğim gibi sanayileşme dönemine göre küresel sıcaklıklarda 2°C bir artış yaşanması sadece canlı çeşitliliği ve doğal yaşam alanlarını tehdit etmeyecek, aynı zamanda ülkelerin refahını, ekonomisini, güvenliğini ve sağlığını olumsuz yönde etkileyecektir. Örneğin, ‘İklim Değişikliği, Gıda Güvenliğini Tehdit Ediyor!’ başlıklı değerlendirmede de vurguladığım gibi iklim değişikliğinin etkileri gıdaların güvenliği açısından olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde İklim Haber ile KONDA Araştırma ve Danışmanlık Şirketi tarafından iklim değişikliği konusunun Türkiye toplumundaki algısına dair dikkat çeken bir rapor yayınlandı. ‘Türkiye’de İklim Değişikliği Algısı 2019’ adıyla kamuoyu ile paylaşılan raporda iklim eylemi konusunda geliştirilen politikaların ve iklim değişikliği etkilerinin Türkiye toplumunda nasıl algılandığı ortaya konuldu.
Metodolojik olarak yüz yüze görüşme yönteminin kullanıldığı araştırmanın örneklemini Türkiye’nin 29 ilindeki 2745 kişi oluşturdu. Araştırma katılımcılarına iklim değişikliği ile ilgili altı soru soruldu verilen cevaplar siyasi ve toplumsal eğilimlere ilişkin yanıtlarla birlikte analiz edildi. Ancak, bu yazıda raporda yer alan eğitim, siyasi tercih ve hayat tarzı gibi alt kırılımların analizi yerine genel bir değerlendirme yaparak iklim değişikliğinin Türkiye toplumunda algısını yorumlamaya çalışacağım.
Araştırma sonuçlarına göre Türkiye toplumunun %61’i, bir başka ifade ile her on kişiden en az altısı iklim değişikliği konusunda endişe duyuyor. Toplumun %51’lik bir kesimi İklim değişikliğinin etkilerinin günümüzde hissedildiğini düşünürken; toplumun %12’si etkilerin gelecek on yılda hissedileceğini düşünüyor. Bu durum toplumun iklim değişikliği konusunda günümüzdeki olumsuz etkilerle bağlantılı olarak endişeli olduğunu gösteriyor.
Araştırma çıktıları arasında yer alan bir diğer önemli konu ise Türkiye toplumun düzensiz hava olaylarını ile iklim değişikliği ile bağlantılı olduğunu belirtmesi. Toplumun %71’i sel, fırtına, aşırı sıcaklar ve kuraklık gibi düzensiz hava olaylarının doğrudan iklim değişikliği ile bağlantısı olduğunu düşünüyor. Buna ek olarak, toplumun %71’i düzensiz hava olaylarının son yıllarda arttığını düşünüyor. Bu sonuçlara bir başka açıdan bakıldığında özellikle son yıllarda Türkiye’nin İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropollerinde artan literatürde extreme weather conditions olarak isimlendirilen sert hava koşulları toplum tarafından iklim değişikliğinin yansıması olarak görüldüğünü ortaya koyuyor.
İklim değişikliği konusunda merkezi ve yerel idarelerin iklim değişikliğini azaltmak konusunda çabası Türkiye toplumunda oldukça yetersiz görülüyor. Araştırma çıktılarına göre toplumun %55’i merkezi hükümetin iklim değişikliğini engelleme konusunda bir çaba göstermediğini belirtirken; bu oran biraz çaba gösteriyor diyenlerde %29’lara kadar geriliyor. Belediyelerin de iklim değişikliğine gösterdiği çabalar Türkiye toplumunda aynı oranlarda yetersiz görülüyor. Bu noktada vurgulamak gerekir ki iklim değişikliği ile mücadele konusu sadece yerel yönetimler ya da merkezi hükümetlerin değil; sivil toplum örgütleri, uluslararası organizasyonlar, özel sektör ve bireylerin ortaklaşa çalışması ile hayata geçirilebilir.
Sonuç olarak, Türkiye toplumu iklim değişikliği konusunda endişe duyuyor ve bu noktadaki olumsuz etkilerin genellikle günümüzde de hissedildiğini düşünüyor. Bireylerin gündelik hayatına doğrudan etki etmeye başlayan iklim değişikliğinin bu noktada belirleyici bir yerde durduğunu açık olarak görülüyor. Buna ek olarak iklim değişikliğini engelleme konusunda devlet dışı aktörlerin daha çok çaba göstermesi de Türkiye toplumunun algısında iklim değişikliğini engelleme noktasında dikkat çekiyor.