Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşan seçimin Amerika’da yaşayan vatandaşları yakından ilgilendiriyor. Adayların vaatlerinde öne çıkan en önemli noktalar arasında ekonomik sorunlar yer alıyor, örneğin düşük büyüme, durgun gelirler ve artan eşitsizlikler.
Akademik anlamda büyüme üzerine geliştirilen teoriler hep sınırlı imkanlar sunuyor, daha çok konuşulması gereken ise verimliliğin artırılması üzerine olmalı. Daha anlaşır şekliyle buna etkin ekonomi de diyebiliriz. Bunu yapmak içinse elimizdeki tek yol kentlerimizin verimliliği farklı yollar ile artırmak, örneğin güçlendirilmiş altyapı ve akıllı teknolojiler ile daha iyi arazi kullanımları gibi.
Amerika nüfusunun %83’ü istihdam ve büyümenin yoğun olduğu metro bölgelerinde ikamet etmektedir. En büyük 100 metro bölgesi ise ülkedeki istihdamın %69’unu barındırıyor. Geleneksel olarak mekan, işçi ve enerji faktörlerini değerlendirdiğimizde, kentler büyük bir enerji kullanımı gerçekleştiriyorlar. Böylece kentsel enerji kullanımı ve ulaşımı sadece kent sorunu değil, aynı zamanda ulusal ekonominin de önemli birer değişkeni haline geliyor.
Gelenekçi ekonomide pek bir karşılığını bulamadığımız kalkınmayı, verimlilik meselesi içerisinde değerlendirdiğimizde bireysel işletmeler nezdinde kentlerin verimliliğini ölçmek için kullanamamaktayız. Kentler hakkında durum değerlendirmesine bu yöntemler ile pek bir katkı koyulamadığından esas yöntemin ne olduğu ise hala büyük bir araştırma konusunu oluşturuyor.
Peki kentsel kalkınma ve verimlilik eğitim seviyesi ve istihdam sektörü ile nasıl ilişkilendirilebilir?
Kentlerde ekonomik kalkınma ve gelişim istiyorsak daha çok büyümeyi ve yoğunlaşmayı teşvik etmeliyiz. Örneğin ulaşımı ele alalım. Seri transit sistemlerdeki maliyet tasarrufu, yapı sektöründeki yeni ve pahalı sistemler ile karşılaştırıldığında gözle görülür bir artışa sahip. Ufak çaplı değişiklikler bile bu konuda büyük etkiler yaratabiliyor. Örneğin, kent yönetiminden yakında alakalı olan bir konu trafik düzenlemesi; trafik ışıklarının yanma sürelerinin değiştirilmesi ya da yeniden düzenlenmesi ile seyahat varış ve bitiş süreleri, yakıt tüketimi ve yol kazaları azaltılabiliniyor.
Bir başka örnek ise uzaktan iletişimi desteklemek, yüz yüze iletişimin faydalarını azaltsa da, zaman ve enerji tasarrufu sağlamaya yarıyor. Böylelikle toplu kazanımlar daha etkin bir kent ve büyük bir ekonomik verimlilik anlamına geliyor. Aynı zamanda büyük şehirlerin yönetimleri merkezi yönetim yetkisi ile yerel yönetimlerden daha etkin bir şekilde yönetilmekte. 2014 yılında OECD tarafından yapılan ve Almanya, Meksika ,İspanya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletlerini kapsayan “What Makes Cities More Productive? Evidence on the Role of Urban Governance from Five OECD Countries” araştırmasında; beş ülke genelinde metro bölgelerinde yer alan kentlerin tek bir merkeze bağlı olarak yönetilenlerin yerel belediye yönetimlerine oranla ortalama %6 daha fazla verimli oldukları tespit edilmiştir.