2017 yılında toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin giderilmesine yön veren pek çok umut verici eğilim bulunuyor. İşte bu süreçte daha yakından bakılması gereken 5 olumlu eğilim;
1.Cinsiyete dayalı veri yatırımlarının yapılması cinsiyet eşitsizliği boşluğunu kapatabilir.
Birleşmiş Milletler’in kadınlar hakkında topladığı verilere bakıldığında büyük bir eksiklik görülüyor. Üstelik bu boşluk çok da fazla göze çarpmıyor ancak bu alanda harekete geçilmesi gerekiyor. Bu durumun farkında olanlar mevcut. Örneğin, Bill & Melinda Gates Vakfı toplumsal cinsiyet verileri boşluklarını kapatmada kullanılacak veri toplama araştırmalarını geliştirmek için 80 milyon Dolarlık Data2X olarak bilinen toplumsal cinsiyet eşitliğinin güçlendirilmesini amaçlayan çok paydaşlı bir ortaklık için yatırım yaptı.
Toplumsal cinsiyet çalışmaları kadınlar ve kız çocuklarının yaşadığı deneyimleri ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin kökenine ilişkin bir çok açık uçlu soruyu gündeme getiriyor. Bu sorulara cevap vermenin zamanla alandaki çalışmaları “toplumsal cinsiyete duyarlı” programlar dizayn etmekten (kadınlara zarar vermeyen programlar) “toplumsal cinsiyeti dönüştürücü” (cinsiyet eşitsizliklerini aktif olarak düzeltmeye çalışan programlar) haline getirmeye yardımcı olacağı umuluyor.
2. Çözümün bir parçası olarak hem erkekler hem de erkek çocuklar iyi tanınmalı.
Toplumsal cinsiyet eşitliği sadece kadınlarla birlikte çalışılarak elde edilemez. Toplumlarda ailelerin erkek fertleriyle de bu konular hakkında görüşmeler ve çalışmalar yapılmalıdır. Sağlık alanında UNFPA ve SIDA gibi girişimler cinsiyet eşitliği sağlamak için erkeklerin kadınlar için çabaladığı programlar düzenliyor. Ayrıca #HeforShe, Promundo ve MenEngage gibi grupların çalışmaları erkek ve kadın bireylerin birlikte ilişkilendirilmesi için yol gösterici çalışmalar içeriyor.
Yapılan çalışmalar süresince ileriye dönük düşünerek uygulamaların dönüştürülmesi gerekiyor. Düzenlenen programların erkekleri de sıklıkla meşgul edecek şekilde tasarlanması gerekiyor. Erkeklerin etkin katılımı yalnızca bireysel seviyede değil, daha büyük ölçekli norm değişikliği yoluyla topluluk düzeyinde gerçekleştirilmeli.
3.Cinsiyete dayalı kaynaştırma teorileri acil olarak gözden geçirilmeli.
Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı 1995 yılında Pekin’de ortaya çıktığında büyük bir sevinçle karşılandı. Bu yüzden nihayet kadınların endişelerini gidermek ve deneyimlerini paylaşmak için yeni programlar ve organizasyonların tasarımına, uygulanmasına, izlenmesine ve değerlendirilmesine imkan verileceği düşünüldü. Fakat 21 yıl sonra ortaya çıkan sonuçlara bakıldığında hayal kırıklığı ile karşılaşılıyor. Çalışma sonucunda yapılan inceleme, kaynaştırmanın başarıyla yapılmadığını ve istenen sonuçlara ulaşamadığını gösteriyor.
Tüm bunlara rağmen yine de ana fikrin güçlü konseptinden vazgeçmemek gerekiyor. Üstelik bu fikri yaygınlaştırmak için uygulanması kolay ilkeler, araçlar ve yaklaşımların geliştirmesi gerekiyor. Zaman içerisinde kadınların yetkilendirilmesine odaklanan sektörler arası programlar geliştirerek cinsiyet eşitliğinin kapanması gerekiyor.
4.Toplumsal cinsiyet yatırımları genellikle iş gerekçeleri ile artıyor.
Kadınların güçlendirilmesinin iş dünyası ve küresel ekonomi açısından çok olumlu sonuçlar doğuracağı biliniyor. Genellikle, kadınların ailelerine ve topluluklarına yatırım yapmaları, işlerine daha sadık olmaları gibi bir çok durumda erkeklerden daha üretken ve çalışkan davranmaları, iş dünyasında iyi yerlere gelmelerine olanak sağlıyor.
Kadınlar neden erkeklere oranla ailelerine daha fazla yatırım yapıyor? Neden daha üretken ve daha sadık çalışanlar? Feministler uzun süredir bu seçeneklerin kısmen yoksullaştırma ya da kısıtlı seçimle yönlendirildiğini savunuyorlar. Diğer bir taraftan da bu yararları en üst düzeye çıkarmak ve kadınları güçlendirmek arasında doğal bir gerginlik olduğunu ifade ediyorlar.
5. Kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesi artık toplumsal cinsiyet gündeminin kalbinde, ancak sürdürülebilir sonuçlar elde etmek için entegre çözümlere de ihtiyaç duyuluyor.
Kadınların ekonomik olarak güçlenmesi, cinsiyet eşitsizliğini gidermede ve toplumsal kalkınma sağlanma söyleminde ana etken olarak yer alır. Elbette, bu durum kadınlar açısından güzel bir gelişme sağlıyor, çünkü kadınların ekonomik yetkilendirilmesi ve güçlerinin artırılması kritik önem taşıyor. Bununla birlikte, gittikçe artan müdahaleleri ya da ev içi güç dinamiklerini hesaba katmak gerekiyor.
Neredeyse her yapılan araştırma sonucunda kadınlar ve erkekler arasındaki şaşırtıcı ve değişmez boşluklar gün yüzüne çıkıyor. Toplumsal gelişimin sağlanmasının cinsiyet konusu çözülmeden gerçekleşemeyeceği net. Bu yüzden toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin köklü nedenlerini çözecek kapsamlı çözümler bulmak için harekete geçmek gerekiyor.