IDEMA Kalkınma çalışanları yazıyor: IDEMA, Kıdemli Proje Uzmanı Berfu Çopur ‘Türkiye’de Suriyeli Göçü ve Belediye Deneyimleri: Kitlesel Göçler, Yerel Yanıtlar’ raporunu değerlendirdi.
Tarih boyunca zorunlu göç; devletleri, imparatorlukları, toplum ve toplulukları derinden etkileyebilecek sosyal, kültürel, toplumsal, ekonomik ve siyasal etkenleri beraberinde getirmiştir. Bu etkenler sadece zorunlu göçü yaratan ülkeleri değil, aynı zamanda, zorunlu göçmenleri kabul eden ülke ve toplumları da derinden etkilemektedir.
Türkiye’de 2011 yılında başlayan ve sonrasında devam eden kitlesel Suriyeli göçünün ilk yıllarında varış noktası sınırdaki şehirler olurken, zaman ilerledikçe bu illere sanayileşmiş sınır illeri dışındaki diğer şehirler de eklenmiştir. Bu çerçevede, en fazla Suriyeli nüfusa sahip şehirleri iki kategori halinde ele almak faydalı olabilir: Şanlıurfa, Gaziantep, Hatay gibi sınırda bulunan kentlerimiz ile Adana, Mersin, İstanbul gibi sanayileşmiş şehirler.
Kitlesel göç konjonktüründe öne çıkan bu şehirlerimizin yerel dinamiklerden hareketle belediye ve yerel yönetim paydaşları özel yönetişim stratejileri ve başarılı uygulamalarını benimsemiştir. Raporda katkılarına yer verilen belediyelerimiz işbirliği ve katılımcı çalışma kültürünü benimseyen, Birleşmiş Milletler tarafından önerilen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı gerçekleştirme konusunda hassasiyet geliştirmiş, Belediye Kanunu’nda yer alan hem-şehrilik ilkesine inanan, kente aidiyet bilinci geliştirme konusunda farkındalık yaratarak göçmenlerin kentsel hayata doğrudan katılımlarını sağlayacak modeller geliştiren, yani kısacası kendi kaynaklarıyla kitlesel göçü karşılayabilme becerisini göstermiş belediyelerimize örnek teşkil etmektedir. Fakat ne yazık ki yakın zamana dek bu illerdeki yerel yönetimlerin elde ettiği otonom başarılar kamuoyunda baskın ses getirememiştir. İsveç Yerel Yönetimler ve Bölgeler Birliği ile SKL International destekleriyle yirmi yılı aşkın bir süredir Türkiye’de yürütülen Yerel Yönetişimde Rezilyans (RESLOG Türkiye) projesi kapsamında geçtiğimiz günlerde yayınlanan ve Çukurova Belediyeler Birliği, Türkiye Belediyeler Birliği ve Marmara Belediyeler Birliği işbirliğinde geliştirilen ‘Türkiye’de Suriyeli Göçü ve Belediye Deneyimleri: Kitlesel Göçler, Yerel Yanıtlar’ raporu bu eksikliği gidermek amacı ile Suriyelilerin kitlesel göçünü başarılı bir şekilde yöneten belediyelerin göç yönetişim süreçlerini konu edinmektedir. Rapor aynı zamanda kitaplaştırılarak ücretsiz olarak paylaştığı içerikler ile yerel pratikleri daha geniş kitlelere yaygınlaşmasını desteklemektedir.
Hikâyeleştirme Yöntemi Hikâyeleri geçmişte yaşananlar ile şimdiki an arasında bağ kuran kültürel bir köprü gibi düşünebiliriz. Bu raporda kullanılan hikâyeleştirme yöntemi ile öyküler ve deneyimlerdeki zengin bileşenleri açığa çıkararak hem aktarımı hem de akılda kalıcılığı beslemesi yönünden daha ilgi çekici bir etki bırakmayı amaçlar. Bir diğer deyiş ile, hikâyenin esansını kendi sorgulama süzgecimizden geçirmek ve bir başkasına duygu ile bilgi aktarımı aynı anda sağlamaktır istenen. |
Türkiye’deki yerel yönetim paydaşlarının yardımlarıyla belediyelerin sağladığı bilgilendirme, barınma, sağlık, istihdam, eğitim ve benzeri kamu hizmetlerin sonucunda ortaya çıkan başarı hikâyelerini, bugüne kadar geldiği şekliyle sayısal verilerle anlatmak yerine, hikâyeleştirme yöntemi aracılığı ile insan, tarih, gelenek, saygı, “hoşgörü”, kabul, hak ve özveri gibi değerleri merkeze alarak yaygınlaştırılmıştır. Hikâyeleştirme yöntemi kullanılırken aynı zamanda her bir şehrin veya ilçenin tarihsel anlamda göç ve çokkültürlülük ile kurduğu ilişkinin altı çizilmiş ve göç dinamiklerinin geçmişten günümüzde etkisi portrelenmiştir. Ayrıca, hemen her şehrinin farklı kültürlerin, etnik grupların ve dinlerin birlikteliğine ev sahipliği yaptığı ülkemizde, geçmişten gelen yerel öğretilerin, gelenek ve değerlerin günümüzdeki Suriyeli sorunlarının çözüm sürecinde belediyelere bir tür rehberlik ettiği gözlemlenmiştir.
“Hatay’ın geçmişinde bu tür bir arada yaşama örneklerinin çok olduğunu biliyoruz. Şu ana kadar yapılan çalışmalar bize gösterdi ki, bir aradalığı mümkün kılacak en etkili yöntem, yerel halkın Suriyelilerle birlikte paylaşabilecekleri mekânların inşasıdır. Bir aradalığı ve karşılıklı etkileşimi mümkün kılacak bu tür kapsayıcı ve birleştirici mekânlar, mevcut önyargıların ortadan kalkmasını sağlamaktadır.
UNESCO tarafından Dünya Gastronomi Şehri-47 unvanı verilen Hatay aynı zamanda EXPO 2021 için ev sahipliğine hazırlanıyor. Bu çerçevede kentin dokusunu ve ruhunu bozmadan karşılıklı uyum sürecini ele alan, yaşayan laboratuvarlarla halkın birbiriyle iletişiminin artırılmasını hedefleyen projelerde yer almak ve bu tür işbirliklerini geliştirmek bizim açımızdan çok değerli.”
Hatay Büyükşehir Belediyesi
Raporda ayrıca bazı tematik alanlar belirlenmiş ve hikâyeleştirilen her ildeki başarı örneklerinde bu alanlara vurgular yapılmıştır. Şehirlerin göç ve göçmenler ile olan tarihsel ilişkisinin anlatımı, bireysel deneyimler ve öykülerin aktarımı ve içinde umut barındıran hikâyelerin anlatımı bu tematik alanlardan bazılarıdır. Yaşadığımız coğrafyanın göç ile kurduğu tarihsel ilişkisinden hareketle, göçe dair ümit barındıran ve bireyi odağına alan, “önce insan” diyen, tecrübelere vurgu yapan bu rapor ile yerelden gelişen çabaların yapıcı niteliğine de dikkat çekmektedir.
Sonuç olarak kitlesel göç hareketlerinin kendi içinde riskler barındarması ve zaman zaman bazı çatışmalara kaynaklık etmesi kadar, dünya tarihine ve medeniyetin gelişmesine katkı sağladığı da bir diğer gerçekliktir. Günümüzde göçü kavramsal olarak “iyi” ya da “kötü” niteleyen bir çok tartışmaların aksine, kavram daha çok varoluşsal bir ‘vaka’ durumu olarak ele alınmalıdır. Mevcut vakanın doğurduğu katkılarda da sorunlarda da her iki toplumun da etkileşiminin payı göz önüne alınırsa, çözümü belirleyen temel etmen göç alan toplumun göçmene yaklaşımı ile göç edenlerin gösterecekleri çabalardır. O yüzdendir ki yerelden gelişen pratikler kitlesel göç ile yönetişimde merkezi bir önem ve değer taşımaktadır. Bu kapsamda ‘Kitlesel Göçler, Yerel Yanıtlar’ raporu Türkiye yerel yönetimlerinin göç sürecinin dinamik, çok yönlü ve yapıcı yönetimi konusunda kendi üzerlerine düşen payı gerçekleştirme gayretini ve ümitvar yaklaşımını sergileyerek ülkede süre gelen göç olgusuna daha insan merkezli bir bakış açısı sunmaktadır.
COMMENTS