Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler (UCLG) yeni sürdürülebilir kalkınma modelleri oluşumunda ve kentsel planlamada kültürün rolü hakkında bir politika belgesi yayınladı.
Politika belgesi ağırlıklı olarak kültürün neden sürdürülebilir kentsel kalkınmanın merkezine konulması gerektiği hakkında önemli ipuçları veriyor. Üç model üzerinden yürütülen temel iddia ise kültür ve sürdürülebilir kalkınmanın birden fazla şekilde gözlemlenebilir bir ilişki içinde olduğunun ortaya çıkması.
İlkinin üzerinden 40 yıl geçen Habitat Konferansı’nda kalkınmanın ekonomik, politik ve sosyal boyutları konut ve insan yerleşimleri üzerinde çok fazla önem arz ediyordu. Fakat bu süreçte kültür boyutu biraz arka planda bırakıldı ve tam olarak da doğru anlaşılamadı. Bu politika belgesini kültürün evrimleşen tanımını ele alarak sürdürülebilir kalkınma noktasında kültürün neler yapabileceğine genel olarak bir değerlendirme olarak kabul etmek doğru olabilir.
Bu belgenin son bölümünde ise yerel ve bölgesel yönetimlerin Habitat III’te ki konumlamalarına katkı sağlayabilecek yerel bazdaki kültürel operasyonlarını nasıl yapacaklarına dair öneriler bulunuyor. Birçok raporda bahsedildiği üzere, kentler ve kasabalar ekonomik, kültürel ve sosyal dünyada birer inovasyon merkezi olarak kabul edilir. İnsan dostu haline getireceğimiz kentleri, kültürel dokuya dikkat eden kent stratejileri ile kapsayıcı bir erişimin, sunumun ve katılımın olduğu ilkeler bütünüyle destekleyen bir hedef güdülmektedir. İnsan merkezli ve doğaya duyarlı sürdürülebilir kalkınma gündemi tanımında, kentler dönüştürücü bir platform görevindedir. Her ne kadar böyle bir rol üstlenseler de, henüz tam anlamıyla dönüştürücü potansiyeli olan kentlerin uluslararası ajanslar, devletler ve yerel otoriteler ile kaynaşmış durumda olmadığı görülmektedir.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.